Sneijder, sezon başından bu yana çok yol aldı ve hedefine daha çok yaklaştı…

Yaz kampı dönemiydi. Galatasaray TV muhabirinin “Sahada nasıl bir Sneijder izleyeceğiz?” sorusuna “Gerçek Sneijder’i! Bu sezon Gerçek Sneijder’i göreceksiniz” diye cevaplıyordu Sneijder. Ondan beklenen de buydu ve Hollandalı oyuncu hedefe kenetlenmiş durumdaydı. Geçen senenin kötü izlenimlerini silebilmek için herkesten çok çalışıyor, hazırlık kamplarında sergilediği performansla da Galatasaray taraftarını fazlasıyla heyecanlandırıyordu.
2010 yılının yaz ayları, yani tüm dünyanın onu konuştuğu dönemler. Sneijder, Inter formasıyla İtalya Ligi, İtalya Kupası ve Şampiyonlar Ligi’ni kazanarak, kulübünün İtalyan futbolunda bir ilki gerçekleştirmesine yardım etmişti. Aynı sezonun sonunda Hollanda’yı Dünya Kupası’nda finale taşıyan isim olmuştu. Hollanda bunu 1978’den beri başaramıyordu. Şampiyonlar Ligi’nde asist krallığı tahtını kapmış, Dünya Kupası’nda attığı beş golle gol krallarından biri olmuştu. Sneijder’in adı artık “dünyanın en iyi futbolcusu” tartışmalarının konusuydu.
Sonra Mourinho gitti, Inter yavaş yavaş ekonomik kriz batağına saplandı, Sneijder giderek düşen form grafiği, yaşadığı talihsiz sakatlıklar ve 6 milyon euroluk yüksek maaşıyla birlikte Inter’in sırtında bir kambura dönüşmeye başladı. Geçtiğimiz sezon devre arasında Avrupa’nın büyük liglerinden ciddi tekliflerin olmaması, onun artık Avrupa’da modasının geçtiği savını da destekliyordu.

Peki daha iki sezon önce dünyanın en iyilerinden biri olarak gösterilen bir futbolcunun henüz 28 yaşındayken gözden düşüren sebep sadece form düşüklüğü ve yüksek maaş olabilir miydi? Kimileri bunun yanında Sneijder’i oyunu çift taraflı oynamamakla suçluyordu. Bu savı destekleyenlere göre Sneijder’in oynadığı takım, savunmada bir kişi eksik kalıyordu. Ayrıca Sneijder, en iyi performansını 10 numara pozisyonunda sergileyebiliyordu ve bu türden bir 10 numarayı Avrupa futbolunun zirvesindeki kulüpler artık eskisi kadar tercih etmiyordu.
Sneijder, kariyeri boyunca bu kadar büyük çaplı bir yergiyle ilk kez karşılaşıyordu. Yedi yaşında transfer olduğu Ajax’ta kendinden dört, beş yaş büyüklerle futbol oynuyor ve Simon Kuper’in de dediği gibi Sneijder’in yeteneklerini kimse tartışmıyordu. Daha 18 yaşındayken Hollanda Milli Takımı’nın formasına layık görülmüştü. Bir tek Real Madrid’deyken takımın kötü günlerde eleştirilmişti ancak bunlara kulak asmayarak ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu Inter formasıyla gösterdi. Çünkü Mourinho ondaki yeteneğini nasıl kullanacağını çok iyi biliyordu. “Her iki ayağını da mükemmel kullanıyor ve sahada çok zekice işler yapıyor. Ayrıca oyunu çok iyi okuyor” diyordu Portekizli hoca…
Tabii bazılarının onu “artık eski moda 10 numara” olarak göstermesi, Sneijder’in Türkiye’de omuzlarda karşılanmasının önüne geçemedi. 12 yıldır her transfer döneminde hayal edilen “yeni Hagi” idealine en çok yakıştırılan isim o oldu.

Ne var ki, geçen sezonun ikinci yarısını taraftarın ve Fatih Terim’in beklentilerinden uzakta geçirdi. Şampiyonlar Ligi’nde Türk Telekom Arena’da Schalke karşısında sahaya çıktığında varlığıyla yokluğunu ayırt etmek zordu. İngiliz bir gazeteci “Sneijder 28 mi, yoksa 38 yaşında mı?” diye yazıyordu. Drogba’nın transferi de Galatasaraylı taraftarlarının ilgisinin ondan uzaklaşmasına neden olmuştu. İstanbul’a geldiğinde üstü açılır arabanın tepesinde onu coşkuyla kalabalık, sahada daha fazlasını görmek istiyordu.
Elbette Hollandalılar da onu yakından takip etti. 2010’da kendilerini finale taşıyan oyuncunun 2014 Dünya Kupası’nda ne durumda olacağı elbette onları da yakından ilgilendiriyordu. Haziran ayının ortasında Hollanda’da yayın yapan Voetbolzone gazetesi bir anket düzenledi ve okurlarına “Sizce Wesley Sneijder tekrar en iyi seviyesine ulaşabilir mi?” diye sordu. 11 bin 600 kişinin oy verdiği ankete katılanların yüzde 41’i artık eski Sneijder’in geçmişte kaldığını iddia etti, yüzde 35’i ise bunu ancak başka bir kulüpte başarabileceğini söyledi. Galatasaray’da tekrar eski seviyesine çıkacağını düşünenlerin oranıysa yüzde 24’tü.

Tüm bunlar olurken Sneijder geçtiğimiz yaz harıl harıl çalıştı. “Sadece üç buçuk hafta tatil yaptım ama bu benim için yeterli oldu. Yeniden başlamak için çok hevesliyim ve hazırım” diyordu ve yaz kampında sergilediği performansla da bunu ispatladı. Önce Chelsea, ardından Manchester United’ın onu transfer edeceği dedikodularına kulak asmadı.
Tek bir hedefe kilitlenmişti: Galatasaray formasıyla eski Sneijder’i göstermek ve Dünya Kupası’nda en formda haliyle sahne almak… Mancini gibi antrenörlük akademisinde tezini 10 numaralar üzerine yapan bir teknik direktörle çalışmak da elbette onun için büyük bir şanstı.
Tüm bu nedenlerden ligin 19′uncu haftasında Bursaspor karşısında 7 yıl sonra ilk kez hat-trick yapması asla bir tesadüf değildi. Sneijder, bir “geri dönüş” yolculuğundaydı ve 2 Şubat gecesi Türk Telekom Arena’da önemli bir istasyonu geride bıraktı. Görünen o ki varmak istediği son durağa pek de bir şey kalmadı.
0 yorum:
Yorum Gönder