Pages

12 Şubat 2014 Çarşamba

Deplasman formu belli edecek

Galatasaray'ın etkileyici Bursaspor performansı iyi bir Brezilya ya da Almanya milli takımı standardındaydı. Eskişehir maçında iyi bir İtalyan takımı gibi kompakt oynayıp hücum kanallarını tıkadılar rakibin. Eskişehir bunu aştığında ise Muslera duvar oldu. Formu çok yüksek Uruguaylı'nın.
10’dan 4’e inen farkın yarattığı psikolojik rahatlık ise büyük. Yarışı kaybetse bile elinden geleni yaptı denilebilir durumdalar. Melo’nun yüksek performansı şu anda ligde az bulunur bir ‘winner’ karakteriyle destekleniyor. 

Galatasaray’da merak ettiğimiz konu ise bu iyi kompakt oyunun deplasman yansıması. 

Gaziantep maçındaki yumuşak ve yılgın oyun çok uzakta değil çünkü her ne kadar bir fikstür avantajından bahsedilse de Antalya, Rize, Karabük, Konya, Sivas ve Trabzon deplasmanları bekliyor Galatasaray’ı. Bu altı deplasmandan 3’ünü Fenerbahçe’nin maç kaybettiği sahalar olduğunu unutmamak lazım.Ve Galatasaray’ın da 10 deplasman da sacede 3 kez kazandığını da. 

İşte bu yükselen formun deplasmana taşınması Galatasaray açısından elzem. Eğer bu yola girebilirlerse psikolojik üstünlükleri işte o zaman gerçek bir maanifade edecek.

Maçı hep rakip bitiriyor


Beşiktaş’ın belli bir süreyi çok iyi oynamadığı bir maç yok. Bursaspor deplasmanında 90 dakikayı da bulmuşlardı. Ancak ondan sonra mutlak hakimiyet sağladıkları oyunlarda dâhi hep bir süre de olsa oyunu rakibe verdiler... 

Rakibin oyun tarzı, seviyesi, kalitesi ve formu ne olursa olsun bu oldu. Önder Özen’in ‘uysal bir takımız’... Benim de ‘winner/galip’ karakterli oyuncuya sahip olamama olarak altını çizdiğim durumdan kaynaklandı bu. 

Şampiyon olabilmek için oyuna karakterini yansıtman gerekir. Finali istediğin gibi yapmak için gerekli olan bu. Son iki haftada Beşiktaş’ın rakibe oyunu terk ettiği sürelerde azalma belirgin bir şekilde görülüyor. Bu yine de Erciyes Gaziantep’in maçı bitiren takımlar olmasını engellemedi. 

İki maçta da düşmeme mücadelesi veren iki takım son dakikalarda beraberliği yakalayacak konuma geldi. Buna direnen oyuncuların başında Atiba geliyor. Ancak destek lazım. Jones bu anlamda önemliydi. Dönebilirse Beşiktaş’ın iddiası sürecektir. İşin psikolojik tarafında ise bugün mutlak kazanılması gereken Kasımpaşa maçı var. Diplomasi başarısını zaferle taçlandırmazsanız yönetimin çabalarını taça atmış olursunuz ki bu da çaresizlik yaratabilir.

Çatı her maç çökmemeli


Trabzonspor’un teknik problemi büyük bir psikolojik soruna yol açtı. Bordo-Mavi ligin en defansif büyüğü... Buna rağmen kalesinde en çok pozisyon gören büyüğü. Belki de en iyi kaleciye sahip olmasına
rağmen Bursa’dan sonra ligin en çok gol yiyen (26) büyüğü. Bütün sistemini kontratak üzerine kurmuş olmasına rağmen ligde deplasmanda sadece 1 kez kazanabildi ve dış saha sıralamasında düşme hattına yakın. 

Dolayısıyla plan sonuç getirmiyor. Bu durumun ara kampı sonrası da devam edişinin doğal sonucu ise psikolojik yıpranma oldu. Bir organizasyonda temel plan bu kadar sonuçtan uzaksa doğal bir psikolojik sonuç yaratır. Bir bina yapıyorsunuz ve her seferinde çatıyı diktiğiniz anda çöküyor.

Oyuncuların bundan kötü etkilenmemesi mümkün değil. İsyan eden Onur ve Olcan’dan başka kimse yok. Ve Onur Akhisar maçında maç içinde gözyaşı döküyor. Olcan da kontrat yenilemiyor... Yılgınlık var. Hep söylüyorum. 3 Temmuz’dan psikolojik olarak en çok etkilenen onlar oldu. Acil tamirat gerekiyor. Mustafa Hoca saygıdeğer bir futbol insanı. Ve normal şartlarda yıllarca çalışması arzu edilir. Ama kabul edelim ki Akhisar maçının son 30 dakikası hiç de normal değildi. Deniz bitti gibi...

Golcü gücü yarılandı


Fenerbahçe’nin attığı 46 golün 24’ünü atan 3 santrforu kas sakatlıkları sebebiyle şu anda oynayamaz durumda. 8 gol atan Kuyt ise geldiği günden bu yana en güçsüz halde. Sadece bu eksiklikler dahi Eskişehir ve Sivas maçlarında kaçan onca pozisyonun ve sonucunda gelen 6 puanlık kayıbınaçıklanmasına yeter.

Bu sakatlıkların sebebini bulmak ilk ödev olmalı. Alper dışında dripling özelliği olan tek oyuncu olan Emre’nin daha 60’lı dakikalarda hocasına ‘yoruldum çıkar’ demesi de. Fenerbahçe benim şahsen çok  övdüğüm Yanal sisteminin yarattığı kara deliğe doğru mu yuvarlanıyor? Bunu önümüzdeki haftalar gösterecek. Alves ve Egemen’in sakar sorumsuz ve geri kaçan performanslarının daha önce de altını çizmeye çalıştım zaten. Bütün bunları Yunus Yıldırım’ın rezil yönetiminin gölgesinde tutup görmezden gelirse bizzat Fenerbahçe kaybeder. Belki de haksızlığa uğramış olmanın vicdanı rahatlığını yaşarsınız. Ama yarışı kaybedersiniz.

Ve Volkan... Standardı bu kadar yüksek bir kaleci sıradanlaşmaya, maç kurtaramamaya başladığı zaman sorundur. Denge bozar. Açık konuşmak lazım Volkan kariyerini ya bu sezon kurtaracak ya da yokuş aşağı gidecek. O dönümde.
..

0 yorum:

Yorum Gönder