Pages

1 Mart 2014 Cumartesi

Hollanda’yı hiç çalıştırmayan en iyi teknik direktör

Katalonya Milli takımı öncesi Johann Cruyff’un teknik direktörlük kariyeri sadece dokuz yıl sürdü. O, harika ve özgün bir teknik direktördü ancak imkânsız kişiliği kariyerinin sonunu getirdi2
Geride bıraktığı müthiş bir kariyerin ardından teknik direktörlük macerasına atılan Johan Cruyff o andan itibaren sahada olduğu gibi kenardan da dünya futboluna yön vermeye başladı. 1986 yılında Ajax’ın başına geçtiğinde ilk yaptığı iş Hollanda futbol enkazını restore etmek oldu. Keza uzun bir süredir Hollanda stilinden bahsetmek mümkün değildi. Ayrıca hiçbir Hollanda takımı uluslar arası arenada yıllardır bir başarı elde edememişti.
Cruyff’la beraber “total futbol” anlayışını tekrar dünyaya döndü. Onun döneminde Ajax iki kanat oyuncusuyla, bazen yarı saha çizgisinin yanına kadar açılan “uçan bir kaleciyle” ve top onlardayken sadece üç defansla oynuyordu. Bütün bunlar oyuncuları fena halde şaşkına çevirmişti. İlk maçlardan birinde defans oyuncusu Edo Ophof taktik almak için yedek kulübesinin yanına kadar gitti. Cruyff ise “Başınızın çaresine bakın” diye cevap verdi. Kazanmak için doğan birisine göre Cruyff sonuçlarla garip bir şekilde pek ilgilenmiyordu. Bazen maç sırasında skoru unuttuğu bile oluyordu. Onun asıl ilgilendiği oynanan futboldu.
3
Ajax’ı, oyunculuğunda olduğu gibi, hiç durmaksızın beyin fırtınası yapılan bir ortama çevirdi. Ajax’ın golcü oyuncusu Johnny Bomsan onun için “Cruyff her zaman haklı olduğunu düşünür. Komik olansa gerçekten de sürekli haklı çıkmasıdır” demişti. Her konu hakkında yeni bir fikri vardı. Oyunculara nasıl nefes alınacağını öğretmesi için opera şarkıcısı Lo Bello’yu bile görevlendirmişti. Hâlâ Hollanda futbolunun repertuarında bulunan bazı stratejileri o ortaya atmıştı: Örneğin eğer takımınız büyük pres altındaysa oyuna defans oyuncusu yerine hücum oyuncusu sokun, böylece rakip takımın bir oyuncusunu geri çekilmek zorunda bırakırsınız.
Cruyff ayrıca Ajax altyapı sistemini yeniden yapılandırdı. Her altyapı takımı A Takım’la aynı taktikte oynamak zorundaydı ve alt yapı teknik direktörleri de kupa peşinde koşmak yerine oyuncu geliştirmek durumundaydılar. Dennis Berkgamp gibi yetenekli forvetler, defans oyuncularının nasıl düşündüğünü anlayabilmek için kimi zaman savunmada oynuyordu. Bugün bile Ajax altyapısı Cruyff’çu fikirlerle şekillenmektedir.
Bu “öğrenme süreci” karşılığını kısa zamanda verdi. Cruyff favori İngiliz futbolcusu Glenn Hoddle’ı transfer edemese de Ajax, 1987 yılında Kupa Galipleri Kupası’nı kazanmayı başardı. Bir sene sonra Hollanda, tarihlerindeki en büyük başarıya imza attı ve bir teknik direktör (Rinus Michels), güzel bir oyun tarzı ve çoğunluğu Cruyff tarafından yetiştirilmiş oyuncu kadrosuyla Hollanda’ya hiç kazanmadığı bir başarıyı, Avrupa Şampiyonluğu’nu getirdi. Oyuncuların çoğu, özellikle de Frank Rijkaard, Ruud Gullit ve Marco van Basten gibi usta isimlerin de olduğu oyuncular ya Cruyff’le aynı takımda ya da onun teknik direktörlüğünde oynamışlardı. Bunun da ötesinde, çoğu Cruyff taraftarıydı.
O zamandan beri, Hollanda’nın oyun tarzının ne olduğu konusunda en ufak bir şüphe dahi duyulmamıştı. 1960’larda Amsterdam’da icat edilen yüksek tempolu, tek paslara ve sürekli içeri kat ederek alan değiştirmeye dayalı futbol senfonisi gelişerek devam ediyordu.
4
1980’lerde Cruyff kendi evinde en sonunda popüler bir kahraman haline gelmişti. Cruyff olmasaydı Hollanda’nın bir futbol geleneği de olmazdı. Futbol geleneği olmasaydı da yurt dışında çok fazla insan Hollanda’yı umursamazdı. Ülke, ona çok şey borçlu.
Cruyff’la ilgili tek sorun, onunla çalışmak zorunda olmanızdı. Sürekli eleştiri yapması oyuncuları çılgına çevirirdi. Rijkaard, Ajax’ta idmanı terk etmiş ve Milan’da sürgüne gitmişti. Orta saha oyuncusu Gerald Vanenburg bana Cruyff’un teknik direktörlüğünde oynamanın nasıl bir şey olduğunu şöyle özetlemişti: “Geriye dönüp baktığımda bir şey öğrendiğimi gördüm: nasıl yapmamam gerektiğini.” 1987’de Cruyff, başkan Ton Harmsen’le yaşadığı bir tartışma sonrası Ajax’tan üçüncü kez ayrıldı. Kısa bir zaman sonra da Harmsen görevden alındı. Onu kulüpten ayrılmasının asıl sebebi olarak gören Cruyff ise “Allahın sopası yok” demişti.
Medya baronu Robert Maxwell, Cruyff’u helikopterle İngiltere’ye götürmüş ve Derby County’yi çalıştırması için onu ikna etmeye çalışmıştı. Fakat Hollandalı, onun bu teklifini reddetti ve Barcelona’ya döndü.
Barça’nın altyapı sistemini Ajax’ta yaptığı gibi yeniden yapılandırdı. Kendisinden başka hiç kimsenin çözemediği Cruyff’çu gerekçelerle gol kralı santrfor Gary Lineker’i sağ açıkta oynattı.
9
 Bu arada son anda ölümden yırttı. 1991’de, 43 yaşına geldiğinde çok sevdiği sigaraya veda etmesine sebep olan bir bypass ameliyatı geçirdi. İşin iyi tarafıysa bir korkusunu yenmesi oldu:
“Hayatımda çok fazla ameliyat izledim, hatta beyin ameliyatı bile. Julio Alberto’nun diz ameliyatına girip doktor önlüğüyle izlemiştim. Çok güzel, çok teknik bir deneyimdi.”
Bypass ameliyatından birkaç ay sonra Barça, art arda dört lig şampiyonluğundan ilkini kazandı. Önceki 17 sene boyunca sadece bir kez şampiyon olabilmişlerdi. “Rüya Takım” ayrıca 1992’de Şampiyon Kulüple Kupası’nı aldı ve o maçta Barça bugün de ortaya koyduğu Cruyff’çu stili futbolu sahaya yansıttı.
Cruyff’un teknik direktörlüğünün zirve noktası Hollanda’yla bir Dünya Kupası kazanmak olabilirdi. 1993’te Hollanda Futbol Federasyonu ona bir teklif götürdü.Federasyon başkanı Jos Staatsen daha sonra bitmek bilmeyen görüşmelerle ilgili ilginç bir şey fark etti; Cruyff bu işi bir yandan almak istiyor bir yandan da istemiyordu. O, zor ve harika bir futbol adamıydı fakat zor ve harika bir işadamı olmak gibi bir derdi vardı ve bu hırsı sürekli yoluna çıktı.
Cruyff teklifi neden reddettiğini bir televizyon programında anlatırken artık para konularından sıkılmıştı ki yanında oturan eski takım arkadaşı Piet Keizer sözünü kesti ve şunları söyledi: “Söylesene Johan, topa plase vururken şimdi ayak dışıyla vurmaya başladın. Neden?”
6
Barcelona’daki son yıllarında Cruyff daha da radikal bir kişiye dönüştü. Defanstaki pas yüzdesini artırmak için bir defans oyuncusuna kaleci eldiveni verip onu kaleye geçirmeyi bile düşünmüştü.Ailesi ise onu vazgeçirmeye çalışıyordu. Bu arada o da Barça yönetimini hiç durmadan sinir krizlerine sokuyordu.
Cruyff’un teknik direktörlüğü üzücü bir şekilde noktalandı. Barça’nın onun yerine Bobby Robson’ı getirdiğini duyunca başkan yardımcısı Joan Gaspart’ın ofisindeki sandalyeyi parçalamış ve şöyle bağırmıştı:
“Bu günahınız yüzünden Tanrı sizi cezalandıracak, tıpkı daha önce de cezalandırdığı gibi.”
Cruyff’un bundan kastettiği, kulüp başkanı Josep Luis Nunez’in torununun ölümüydü. Gaspart ise bu olayı yazar Leo Verheul’a anlatırken şunları söylemişti:
“Hem Johan Tanrıya inanmaz bile. O sadece kendisine inanır.”
Cruyff o zaman 49 yaşındaydı. Buna rağmen uzun süre takım çalıştırmadı ve sadece 2009-2013 yılları arasında Katalonya Milli Takımı’nı çalıştırdı.

0 yorum:

Yorum Gönder