Ne zaman Fenerbahçe’yle ilgili yazı yazılacak olsa ilk
paragrafta “3 Temmuz” vurgusu yapılır. Yapılması da gayet doğaldır çünkü;
Fenerbahçe’den başka bir takım böyle bir durumla karşılaşsa o camia çoktan
bitmiş tarihin tozlu sayfalarına karışırdı. Ama Fenerbahçe çok büyük bir camia
olduğunu gösterdi ve bu sezonun açık ara en iyisi olduğunu gösterdi. Bu kadar
nutuk yeterli deyip biz futbolumuza dönelim…
Aykut Kocaman o kadar zorlu bir süreçte yapılabilecek en iyi
şeyleri yaptı… Avrupa’da yarı final oynattı, 2 kere Türkiye kupasını kazandı ve
artık kendisinden daha iyilerini yapabilecek birilerine ihtiyaç duydu ve 4. Kez
Fenerbahçe’yi bıraktı ama bu sefer geri dönülmez şekilde… Ersun Yanal 10 yıl
önce Gençlerbirliği’nde iken Aziz Yıldırım-İlhan Cavcav görüşmesinden olumlu
sonuç çıkmayınca Fenerbahçe’ye gelmesi 10 yıl rötarlı oldu. 10 yıl beklemesi
Ersun hocaya bir olgunluk getirdi ve bu sezon başında takımı ipleri eline aldı
ama öyle bir sıkı tuttu ki pek bırakmaya niyeti yok gibiydi. Aklınızda şöyle
bir canlandırın, şampiyon olsa bile seneye şampiyonlar ligi yok. Böyle bir
durumda ki takımı nasıl motive edersiniz? O gerek bile duymadı motive etmek
için, sadece en iyi bildiği şeyi yapıp, futbol oynattı. Son yıllarda Fatih
hocadan sonra iyi futbolu oynattığı gayet ortada. Taa sene başında dedi
şampiyon olacağız diye. Sezon başında belki çoğu kişinin aklında soru
işaretleri vardı, hatta ve Aziz Yıldırım dahil herkesin aklında vardı soru
işaretleri. Ama Ersun hoca kendinden emin, kurduğu takımdan emin bir şekilde
görevini layıkıyla yapıyordu ve yaptıda. Daha ilk maçta 2-0’dan 3-2 lik bir
fire verinde bi’ dur geldi. O maçtan sonra soyunma odasında öyle bir yer
yerinden oynadı ki sonraki 5 maçta rakiplerini darma duman ettiler. İlk maçı
yenildikten tam 14 maç sonra bir daha yenilgi geldi. O 14 maçlık yenilmezlik
serisi mükemmel bir oyun mükemmel bir takım görüntüsü sayesinde oldu. Karabük
deplasmanında gelen o yenilgi soğuk duş etkisi yaparak tekrardan şahlandırdı
Fenerbahçe’yi. Burada iddaa ediorum, eğer ki Fenerbahçe Türkiye kupasında da
yoluna devam etseydi bu kadar kolay şampiyon olamazdı. 2011/2012 sezonunu
hatırlarsanız Galatasaray’ın en önemli avantajı buydu. Bir ara fark 4’e kadar
inse de Ersun hocanın öğrencileri şampiyonluktan emin şekilde yoluna devam
ettiler ve bitime 3 maç kala şampiyonluğu aldılar. Şimdi biraz da istatistikler
eşliğinde bakalım olaya…
- 28,7 ile ligin en yaşlı takımı fakat yaşlı olması böylesine zor zamanların altından kakmasına yardım eden şey.
- 50.509 kapasiteli Saraçoğlunu toplam 588.280 kişi doldurdu. Ortalama olarak 34.605 kişi oluyor ki bu Türkiye’de ortalama olarak en çok dolan 2. Stad anlamına geliyor. (%68,5) Taraftar desteğinin daha fazla olması gerekirdi 2 maçın seyircisiz oynandığını hatırlatmak lazım.
- 74 gol atıp 33 gol yediler. Galatasaray’dan daha fazla gol yemiş olmalarına rağmen iyi futbolla, kendinden emin şekilde şampiyonluğa yürüdüler. Evlerinde sadece 11 gol yiyerek gerçekten mükemmel bir ev sahibi avantajı oluşturdu.
- Evinde sadece 3 beraberlik alıp 14 galibiyetle mükemmel bir ev sahibi formu yakaladılar. Fakat deplasman için aynı şeyi söylemek biraz güç… 6 deplasman yenilgisi biraz fazla, yanına 2de beraberlik ekleyince 22 puanlık bir kaybı deplasmanda, bu oldukça fazla olmasına rağmen rakipleri daha da kötü olunca rahat bir şampiyonluk oldu.
Fenerbahçe gerçekten 3 maç kala şampiyon olarak taraftarını
sevince boğdu. Son yıllarda hep son maçlara kalırdı daha heyecanlı olurdu bizim
adımıza. “Football Manager gözüyle şampiyonluk” yazımda da söylediğim gibi
Fenerbahçe mutlaka Gençleşme harekatı yapmak zorunda. Milan bunu gerçekleştirdi
fakat onlar adına 3 yıla mâl olan bir durum bu. Eğer ki Fenerbahçe bu gençleşmeyi yapacaksa bu sene yapmalıydı, çünkü seneye ne olursa Avrupa
kupaları olmayacaktı ama şampiyonluğu düşünerek daha tecrübeli bir takım
yaptılar. Eğer başarısızlık yaşamadan gençleşme istiyorlarsa bu sene o sene.
Sonra ki yıllara kalırsa Milan örneğinde olduğu gibi hüzünlü dolu bir 3 sene
geçirir Fenerbahçe camiası.
Melih Koçyegit / @Mkocyegit
0 yorum:
Yorum Gönder