Pages

6 Şubat 2014 Perşembe

Ronaldo’yu almak yok!

Dünya futbolu bir Ronaldo hikâyesi yaşadı. Ama asıl olan şey yaşayamadığı Ronaldo’ydu. Çünkü o hikâye, “gelmiş geçmiş en iyi futbolcuyu” anlatabilirdi.ronaldo
Bir forvet düşünün ki; çalım atmak onun için hiçbir zaman dert olmasın. Birileri formasına asılınca, düşmek yerine ayakta kalmayı tercih etsin; güçlü olsun. Hatta formasından çekilirken, aynı zamanda topu da ayağıyla götürüldüğü yere kaydırsın; zaruri sebeplerde bile topa yapışsın; teknik olsun. Biraz şut açısı bulduğunda ikinci bir ihtimal olmasın, golünü yapsın. Ama tek ayakla değil, iki ayağıyla da yapabilsin bunu. Sadece “plaseci” olasın, sert şut da atmayı becersin; arada sırada aşırtma göndersin, kaleciyi geçsin falan… Yani gol atarken de çeşitlilik sunsun, kuru kuru istatistik yapmasın.
Premier Manager 97 ile “Bunlar oturup, maç mı izliyor oynamak varken?” eleştirilerini bırakmış ve biz de birer menajerlik oyunu hastası olmuştuk. Birer takım alıp, oyuna başladığımızda henüz daha sezon açılmamışken “galip” belli oluyordu. Ronaldo’yu alabilen, oyunu bitirmişti zaten… Ronaldo varken her zaman bir fazlasını atacağınız kesindi nitekim; ortalama olarak 80 golle sezonu bitiriyordu. En sonunda baktık ki; bu iş böyle zevkli olmayacak bir karar aldık: “Ronaldo’yu almak yok birader!”…
ronaldo2
Aslında, 6 ay sonra bir Lazio maçıyla sahalara dönecek gerçek hayattaki Ronaldo’nun da pek farkı yoktu. Ne var ki ağır bir sakatlık geçirmişti, Maradona’nın tabiriyle o sakatlık sonrası futbol, Tanrı’sını kaybetmişti… Önümüzdeki Lazio maçıyla, onun sahalara nasıl döneceğini görecektik. Girdi, birkaç dakika sonra o lanet sakatlık yeniden gerçekleşti… Karşısındaki Laziolu savunmacı Fernando Couto bile maçtan sonra “Ronaldo’nun dizinden çıkan sesi duydum” demişti. Bağları o derece kötü kopmuştu… Rakip Laziolu oyuncular da dahil olmak üzere, sahada herkes samimi bir üzüntü içersindeydi. Yeni bir efsaneyi yaşamaya çok yaklaşmışken, kaybedilmişti… Dizini tutmuş, yerde ağlayarak yatan çocuk; 15 yaşından itibaren hangi takıma, hangi lige, hangi seviyeye giderse gitsin “damgasını vuran” bir mucize adamın hikayesini devam ettiremeyecekti, bunun herkes farkındaydı. Üstelik dünya futbolu da “duraklama” dönemine girmişti; tam da Ronaldo’ya ihtiyaç vardı… Evet, oyunda bahsi geçen “haksız rekabet” gerçek hayat için de geçerliydi. Kim bilir; belki de o yüzden yeteneklerinin bir kısmı geri alınmıştı en büyük güç tarafından…
Ronaldo, yine sahalara dönecekti; Dünya Kupası’nı alacak, rekorlar kıracak,  Real Madrid’de yeniden “en iyi” ilan edilecekti… Ama bunları sadece geriye kalan; son vuruş, topsuz koşu, golü koklama yetenekleriyle elde edecekti. “O Ronaldo” bir daha gelmeyecekti… 96-99 yılları arası, ilk paragrafta bahsedilen “modifiye edilmiş” insandan bir adet vardı ve biz O’nu yaşadık. Hatta Mourinho, o Ronaldo için şöyle der:
Maradona’yı, Eusebio’yu gördüm. Ama 96 yılındaki Ronaldo’nun inanılmaz işlerini, beni her seferinde  şaşırtmasını kimseyle kıyaslayamam!

0 yorum:

Yorum Gönder