Pages

6 Şubat 2014 Perşembe

Taş gibi bir sol bekimiz oldu!

Oysa Fenerbahçe o bölgeye yabancı üstüne yabancı alıyordu. İsmail Köybaşı’nın sakatlığı, milli takımı da sol bek yetmezliğine itmişti. Ama artık herkes mutlu ve rahat, çünkü Caner Erkin yeniden doğdu! 
Doktor Emmett Brown’dan zaman makinesine çevirdiği Delorean’ini bir tur atmak için rica edip, şöyle üç beş ay öncesine gidelim. Fenerbahçe henüz Kadlec transferini yapmamış, ama gözü hâlâ bir sol bekte. Juventus kapıya dayanıyor, bir teklifi var: “Size Ziegler’i de değil, daha sene başında Atalanta’dan aldığımız Peluso’yu verelim, sol bek derdiniz bitsin. Yanında da üzerinde 5 milyon euro yazan bir çek olacak! Karşılığında ise Lazio’ya gol atan şu çocuğu verin yeterli.”
Fenerbahçe, böyle bir durum karşısında öncelikle gelen faksın hakikaten Juventus kulüp binasından atılıp, atılmadığına bakar; sonra da hiç düşünmeden teklifi kabul ederdi. Caner için de pek de sürpriz bir karar olmazdı bu. Çünkü o da daha birkaç ay öncesine kadar ülkenin en iyi sol beki olduğunu bilmiyordu. Zaten bunun farkına vardığı an, bugünkü farkı yaratmaya başlayacaktı.
Bunu biz değil, sayesinde uzun yıllar memleketçe sol bek sıkıntısı yaşamadığımız,hatta bu topraklarda yetişen bir sol bek olarak Premier Lig’e transfer olan Hakan Ünsal söylüyor. “Caner, beke geçtikten sonra en büyük değişimi kafasında yaşadı aslında.‘Ben artık bu bölgenin oyuncusuyum’ demeye başladı ve sol kanattan ziyade, sol bek oluşunu tamamıyla kabul etti” diyor Ünsal.“Artık o bölgenin ışığında kendisini geliştirdi. İkinci faktör ise takımın iyi olması… Bazı oyuncular vardır, kaliteye sahiplerdir ancak iyi bir jenerasyon yakalayamazlarsa, tek başlarına bir fark yaratamayacakları için kaybolup giderler. Caner’in buradaki artısı, takımın iyi olması…”
Hakan Ünsal’a göre özellikle bu sene Fenerbahçe’nin hücumdaki zenginliği, yanında ve önünde oynayan oyuncularla iyi anlaşması gibi birçok artılar söz konusu. “Eski bir sol ön oyuncusu olmasının meyvelerini çok iyi alıyor. Bugün hiç birimiz Caner’in savunmadaki kademe yanlışları üzerinde durmayız” diyor Galatasaray’ın efsane kadrosunun sol beki. “Yaptığı asistler, attığı goller daha çok ön plana çıkar ki ben de oynadığım dönemde bu tarafımla dikkat çekerdim. Savunmadaki hataları gündemde kalamaz. Hatta geçmişe gidelim, Roberto Carlos da savunmada değil, bir savunma oyuncusu olmasına rağmen hücumda yarattığı farklarla adını duyuruyordu. Caner de bunu müthiş yapıyor.”

Zhirkov’la forma savaşı veren çocuk

Başta Arsene Wenger olmak üzere birçok büyük hocanın savunduğu bir tez vardır: “Savunma oyuncusuna hücumu öğretemezsiniz ama hücum oyuncusuna savunma öğretebilirsiniz!” Caner, daha 18 yaşındayken transfer olduğu CSKA Moskova günlerinde savunma yapmayı öğrenen bir hücum oyuncusu olmaya başlamıştı. Çünkü oynadıkları sistem 3-5-2’ydi ve sol kanatta var olma savaşı vermek için, evvela o savunma temposunu da kazanması gerekirdi. Aslında Ersun Yanal’ın Manisaspor’unda da aynı bölgedeydi, ancak bu kez rakibi çok daha dişliydi: Zhirkov!
Caner, bir keresinde “Beni transfer ederlerken sol kanat için ilk tercih olarak düşünüyorlardı ama sezona sakat girişim, dengeleri değiştirdi” demişti. Belki de o forma savaşından galip çıkamadı. Ama savaşması dahi, bugünlerine yansıtacak pek çok artı bırakacaktı. Artık o, Juventus’un Peluso’dan değil Asamoah’lardan kapıyı açması gerekecek komple bir kenar oyuncusu. Fiziki gücüyle, temposuyla özünde ofansif bir oyuncu oluşunu handikap olmaktan çıkarıp, aksine avantaja çevirmiş durumda. Zaten Fenerbahçe’de sol tarafın eski yıldızlarından Erol Bulut’a göre, bir sol kanat oyuncusunun beke dönüştürülmesi hiç de zor değil! “Eğer kariyeriniz boyunca kanatta veya sol orta sahada oynadıysanız, beke evirilmeniz çok zor değildir” diyor Erol Bulut. Ülkemizde çoğu beklerin ön taraftan devşirildiğini hatırlattığımızda ise nedenini şöyle açıklıyor: “Ülkemizdeki beklerin kanat oyuncusundan devşirilme nedeni, fazlaca hücum futbolunu sevmemizden kaynaklanıyor. Savunmayı pek düşünen yok. Oysa hücum ne kadar önemliyse savunma ondan daha fazla önemlidir. Gidip bir tane atıyorsun, e bir tane de yiyorsun! En başta defansı düşünüp, daha sonra atakta bir şeyler üretmeye çalışmak gerek.”

“Caner gibi üç-dört tane futbolcun olsun!”

İzlediğiniz bir gerilim filmde katili oynayan aktör için, “Bu adamı bir yerden hatırlıyorum ama!” der ve çok geçmeden onu fazlasıyla etkilendiğiniz bir dramdan hatırlarsınız. Hatta önceden birçok romantik-komedide şaşkın âşık rolünü de almıştır. Ama hangi karaktere bürünürse bürünsün, sanki öyle bir adam gerçekte varmış gibi yansıtır. Genç milli takımlarda forvet arkasında boy gösterip, 18 yaşında sol açık olarak Avrupa’ya transfer yapan ve şu sıralar memleketin en formda sol beki olan Caner Erkin de futbol sahnesinin çok yönlü oyuncusu.
Futbol hayatına forvet başlayıp, stoper bölgesinde emekli olan Erol Bulut’a göre Caner’in o joker kıvamı kendisine büyük avantaj sağlıyor. “Futbolda bir oyuncunun çok yönlü olması önemlidir. Yeter ki bir takımda Caner gibi üç-dört tane futbolcun olsun! Forvet arkası oynatırım, sol kanat veya sol bek çekerim, ön liberonun ofansif tarafında kullanabilirim… Ben de oynadığım dönemde birçok pozisyonda oynayabilen bir oyuncuydum ve bunun avantajlarını gördüm.” Ancak her oyuncunun tartışmasız oynayacağı birincil bir mevkisinin olması gerektiğini düşünerek, “Caner için artık iyi bir sol bek diyebilir miyiz” sorusunu yönelttiğimizde ise şu cevabı alıyoruz: “Caner için artık ofansif gücü çok yüksek olan bir ‘sol bek’ diyebiliriz. Hele ki Fenerbahçe gibi baskılı oynayan takımlarda Caner ve Gökhan Gönül gibi bekler çok değerli!”
Büyük takımlarda kendi seyircisiyle başı derde giden oyuncuların birçoğu taç çizgisine yakın olanlarıdır. Bir görüşe göre bunun nedeni, tribünlere yakın olmalarıyla birlikte iliklerine kadar hissedilen baskı. Ancak daha gerçek olan bir şey var. Bugünün futbolunda artık herkes alanını çok iyi savunuyor. Hücum etmeyi düşünen takımlar, sıklıkla topu kanatlara açarak, o bölgedeki yaratıcı ayaklara bel bağlamak zorunda. En çok da ataklara geriden destek verdiği için, genellikle önünde boş alan bulacak olan bekler. Şayet o desteği veren oyuncu, topla da yetenekliyse maçın dengesini değiştirecek girişimlerde bulunabiliyor.
Yıllarca bu sanatı icra eden Hakan Ünsal’a göre Caner, eski bir sol kanat oluşunun meyvelerini fazlasıyla topluyor! “Büyük takımlarda defans oynayan bir oyuncunun, tabii ki defans yapması lazım ama açıkçası bu kimsenin umurunda olmaz. Çünkü takımın hücumu düşünüyor. Ön tarafta yapacağı işler, her zaman daha belirleyici olur. Arkadaşının top ayağındayken ne zaman nereye koşmayı bilmek, topla buluştuğunda orta yapmak mı, şut atmak mı, adam geçmek mi… Bunları hesaplayabilmek çok önemli” diyor milli takımın unutulmaz sol beki. Caner’in bu konuda diğer beklere nazaran birkaç adım önde başladığını şöyle açıklıyor: “Caner de bu bağlamda eski bir sol kanat oyuncusu oluşunu avantaja çeviriyor. Zaten onu artık defansif kategoride değerlendireceksek, o bölgedeki en teknik, yetenekli oyuncusu diyebiliriz. Çünkü ön tarafta oynadığı dönemlerde, defans oyuncularıyla sürekli birebir kaldı ve adam eksiltmesi gereken zamanlarda ne yapması gerektiğini öğrendi.”
2005 Eylül’ü. U-17 Milli Takımımız çok uzaklarda, ama taraftarsız değil! Dünya Kupası’nın ev sahipliğini yapan Peru vatandaşları, yarı finalde Brezilya karşısında net bir şekilde Türkiye’yi destekliyor. Bu, hemen her spor dalında karşılaştığımız “güçlünün karşısındaki zayıfa sempati duyma” eyleminin çok ötesinde. Çünkü sahadaki çocuklar, güzel futbol oynamak bir tarafa ortaya çok değerli bir direnç koyuyor. En başta da takımının 10 kişi kalmasına reaksiyon göstererek, kendi sürüklediği atağı golle bitiren Caner Erkin!
Sadece iki yıl sonra CSKA Moskova’ya transfer olarak, ülkemizde pek görülmemiş bir çıkışın altına imza atan Caner, parıltısını daha o günlerde belli etmişti. Çünkü sadece yetenekli değildi, isyankârdı! Sürekli arayış içinde olan, pes etmeyen, dakikaya ve skora takılmadan kendisini sahaya adayan bir çocuktu. Bugün de hâlâ öyle, üzerine olgunluk süsü eklemiş şekilde… Caner’in özellikle de bu sene Fenerbahçe’ye katkısı sadece hücumcu bir bekin verecekleriyle sınırlı değil. Geriden gelip kazanılan puanlarda, son dakikada alınan galibiyetlerde mutlaka başrolde o var! Çünkü Caner, asla vazgeçmez…

“Premier Lig kolay bile gelebilir!”

Çok erken yaşta adım attığı Avrupa sahnelerinden de kolay vazgeçmemişti aslında Caner. CSKA Moskova’da forma giydiği günlerde, “Sonuna kadar Avrupa’dayım, dönmeyeceğim!” diyordu. Belki de “Başarmadı, geldi” dedirtmek istememiş ama rüzgâr, onu bir şekilde ülkemize itmişti. Bugünlerde adı CSKA Moskova’dan çok daha büyük birçok Avrupa kulübüyle anılıyor. Caner’in içinde de bir ukde kalmış olabilir. Eğer öyle bir hayali varsa, Fenerbahçeli dostlar ne ona ne de bu satırları yazan bizlere kızmasınlar. Çünkü Caner, henüz 16 yaşında Şükrü Saraçoğlu çimlerine basarken; “Bir gün Fenerbahçe formasıyla bu sahaya çıkacağım!” diye aklının bir köşesine yazmasaydı, bugün buralarda olmayacaktı. Büyük oyuncular, ancak hayal ettikleri yeni hedefleri doğrultusunda “durmadıkça” büyük oyuncu olarak kalır ve giydiği formanın hakkını verirler.
Şayet Caner, o sahnenin tozunu yutan Hakan Ünsal’a kulak verecek olursa bir gün hayalini kurduğu Premier Lig’de boy gösterebilir ve belki kendisini dahi şaşırtacak kadar damga vurabilir.“Caner’e Premier Lig kolay bile gelebilir! United, Chelsea gibi çok üst düzey takımlardan bahsetmiyorum, gerçi buralarda da oynayamaz diyemiyorum ama onların bir alt kademesi olan takımlarda işi çok daha kolay olur” diyor Hakan Ünsal onun için ve Blackburn Rovers günlerini hatırlayarak ona umut dolu ışık saçıyor.“İngiltere’de bir kural vardır, özellikle bekler için söylüyorum bunu; bana da oraya gittiğimde çok garip gelmişti, Caner’e de çok basit ve garip gelir büyük ihtimalle. Top tekniği iyi olan oyuncular, müthiş şekilde ön plana çıkabiliyorlar. Çünkü fizik olarak çok güçlüler, orta kuvvetli birini bile göremezsiniz orada! Ama top kullanma gibi yeteneklere gelince, Caner aradan sıyrılabilir. Zaten temposu çok iyi, gidip gelmeleri iyi yapıyor. Adam eksiltme özelliği zaten var, orta kesme desen var… Belki, İngiltere’ye gidecek olursa ki inşallah gider, oradaki fiziki kuvvet dengesine ulaşmak için üç beş ay zorlanabilir. Onun haricinde pek sıkıntı çekeceğini sanmıyorum.”
Edirne sınırlarını aşarak, sol ayaklarını Avrupa sahalarında da konuşturan eski milli oyuncularımıza göre Caner’in gidermesi gereken bazı eksikleri de var. “Sürekli kırmızı çizginin etrafında dolaşan agresif hali var ki bu, Caner’in en büyük eksiği. Onu oyunda da bazen çok erken koparabiliyor.” Hakan Ünsal, Caner’in bu eksiğini bir anda avantajına çevirebileceğinin de tüyosunu veriyor: “O agresifliğini eğer oyun dışına değil, oyunun içine yansıtacak olursa, bu onun performansını yüzde 20, yüzde 30 arttıran etken olur ki, müthiş bir şey ortaya çıkar.” Erol Bulut’a göreyse Caner en başta savunma disipliniyle Avrupalı olmalı. “Eğer Avrupa düşüncesi varsa, oradaki taktik disipline uyum sağlayabilmesi gerek. Türkiye’de futbol daha rahat oynanıyor. Taktik disiplinden genelde uzağızdır.” Erol Bulut, Alman tedrisatından geçtiğini belli eden sözlerini hiç de hatırlamak istemeyeceğimiz ama bir o kadar çarpıcı örneklerle destekliyor: “Zaten bunu Avrupa maçlarında da görüyoruz. Birçok zayıf takım, taktik disipliniyle başımıza iş açmışlardı. Young Boys, PAOK, Macar takımı Videoton… Sistem, takım disiplini, taktik… Artık herkes bunlara bağlı kalıyor.”

“Ne zaman arasam hep evdedir”

Caner saha dışında neler yapar, hobileri nedir, bu çıkışını neye borçludur? Menajeri Batur Altıparmak anlatıyor…
Fenerbahçe’ye geldiğinde zaman zaman sol bek pozisyonunda oynamış olsa da aslında o açık oyuncusuydu. Ancak oynadıkça ve yaş olarak da olgunlaştıkça artık daha az pozisyon hatası yapmaya başladı. Çalışkanlığı, top tekniği her zaman vardı. Yani, bana göre son dönemde değişen şey olgunluk kazanması. Bir de şunu eklemek gerekir; Caner bu sezona kadar sürekli oynamıyordu. Ancak Ersun hocayla birlikte süreklilik kazandı, takım olarak da ön tarafta oynandığı için Caner ofansif gücüyle daha fazla fark yaratmaya başladı.
Rusya deneyimi, ona en başta olgunluk kattı. Yurt dışında yaşamayı, forma mücadelesi vermeyi öğrendi. Oynamamasına rağmen hiçbir zaman antrenmanları pas geçmedi. Hep en iyisini vermeye çalıştı. Ama o zamanlar daha 18 yaşındaydı ve önünde de Zhirkov gibi bir oyuncu vardı. O nedenle forma şansı zorlaşmıştı ama yine de savaştı, iki buçuk sene kaldı. İlk günlerinde belinde yaşadığı sakatlık da onu çok etkilemişti.
Kendi maçlarını izleyip, hatalarını görme alışkanlığını sürdürüyor zaman zaman. Zaten oyuncular maçlardan sonra genelde uyuyamazlar. Caner de çoğunlukla maçlarını izlemeden durmuyor.
Arkadaşları ve ailesiyle zaman geçirmeyi çok sever. Akşamları yemeğini yer, kahvesine içer ve evine döner. Zaten ne zaman arasam, özellikle de gündüzleri antrenmanlardan sonra hep evindedir. Dinlenmeyi ihmal etmez. Akşam dışarı çıkacaksa en fazla 11’e kadar takılır, sonra evine döner yine.
Caner’deki en sevdiğim özellik, çok profesyonel yaşaması. Çok da çalışkandır. Oynasa da oynamasa da bu böyledir, hep çok iyi çalışır.

Avrupa’dan takip edildiğini biliyoruz ancak şuana kadar net bir teklif gelmedi. Caner, Fenerbahçe’den memnun… Ama Avrupa’nın üst düzey takımlarından bir şey gelirse neden oynamak istemesin. Her Türk futbolcusunda öyle bir hedefi vardır. Hayalinde özellikle İngiltere ve İtalya’da oynamak var.

0 yorum:

Yorum Gönder